Ahmet Davutoğlu’ndan Suriye açıklaması: “Stratejik zorunluluktur” – Son Dakika Siyaset Haberleri
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla Suriye’deki son gelişmeleri değerlendirdi.
Davutoğlu, paylaşımında şu ifadelere yer verdi:
“Suriye’de Baas döneminde kimyasal silah, varil bombası, işkence ve toplu katliamlarda hayatlarını kaybeden mazlumları rahmetle anıyor, barışçıl bir yönetimin kurulması için canla başla mücadele veren tüm etnik, dini ve mezhep kökenli kardeşlerimi tebrik ediyorum.” Ülkedeki halkıyla birlikte bu rejime son verin.
Bugün Muhammed Beşir’in yeni başbakan olarak atanmasıyla Suriye tarihinde yeni bir dönem başladı. Bu yeni dönemin Suriye halkına, ortak bölgemize ve tüm insanlığa hayırlı olmasını diliyorum. Hem Dışişleri Bakanı ve Başbakan olarak görev yaptığım dönemdeki tecrübelerimden, hem de her gelişmeyi yakından takip ettiğim sonraki dönemdeki gözlemlerimden yola çıkarak, samimi görüş ve tavsiyelerimi Suriyeli kardeşlerime sunmayı tarihi bir görev olarak görüyorum. Suriye’nin dostu.
Savaş, düşmanı askeri olarak mağlup etmekle değil, insan onuruna dayalı bir düzen kurmakla kazanılır. Adalete dayalı kamu düzeniyle taçlandırılmayan zaferler, yeni savaşları ve kaosları beraberinde getirir. Bugün başta Türkiye olmak üzere her Suriyelinin ve Suriye’nin her komşusunun, dostunun öncelikli görevi, büyük bir zorlukla karşı karşıya olan yeni yönetime destek olmaktır.
MAKALELERLE AÇIKLANDI
Bugün Suriye’de bir yeniden yapılanma ve restorasyon sürecine ihtiyaç var.
1. Kamu düzeni ve güvenliği: Farklı şehirlerdeki vatansever direniş gruplarının, suça bulaşmamış eski ordu mensuplarıyla birlikte düzenli ordunun koordinasyonuna ve ardından hiyerarşisine entegre edilmesi,
2. Kapsamlı bir ulusal uzlaşma süreci: Suriye’deki tüm etnik, mezhepsel ve dini toplulukları bir araya getiren, temsil gücü yüksek, kapsamlı ve katılımcı bir ulusal uzlaşma meclisinin oluşturulması ve bu süreçte Suriyeli Nusayri/Arap Alevilerin özellikle intikamcılığa yol açmaması rejimin kendisini açacak şekilde dışlanmamak adına işlediği suçlar nedeniyle;
3. Sivil siyasi geçiş süreci: Başta Şam merkezi hükümeti olmak üzere tüm şehirlerdeki direniş düzenli bir polis ve ordu yapısına dönüşürken, kamu yönetiminin sivil bir nitelikle yeniden faaliyete geçirilmesi ve kamu sektörü sivilinin oluşması sağlanacaktır. suça bulaşmamış yerleşik bürokrasinin de katkıda bulunacağı, direniş sürecinde önemli bir misyon üstlenen yerel komitelerin öncülüğünde;
4. Adaletin tesisi: Geçiş döneminde intikamcılığa ve toplu cezalandırmaya yol açmayan, aynı zamanda insanlığa karşı işlenen bireysel suçları adaletle cezalandıran bir adalet sisteminin kurulması,
5. Devlet kurumlarının etkin işleyişi ve yeniden yapılandırılması: Bakanlıklar, yargı kurumları ve Merkez Bankası gibi ekonomik kuruluşlar başta olmak üzere devlet kurumlarının, öncelikle düzenli ve boşluksuz çalışmasının, ardından kapsamlı reformlardan geçmesinin sağlanması;
6. Yeni anayasa süreci: Anayasa hukuku uzmanları ve toplumsal kurum temsilcilerinden oluşan bir komisyon tarafından “Suriye’nin toprak bütünlüğü”, “insan hakları ve temel özgürlükler” ve “adil temsil” ilkelerine dayalı katılımcı bir anayasa yazım sürecinin başlatılması geçiş dönemi sürecindeki segmentler;
7. Ekonomik Rehabilitasyon Süreci: Baas döneminde yaşanan ekonomik çöküşe ve yaygın yoksulluğa karşı kapsamlı bir ekonomik reform sürecinin başlatılması; Esad ve Mahluf ailelerinin yurtdışına kaçırdığı Suriye halkının zenginliklerinin iadesini garanti edin; Şehirlerde tamamen çökmüş altyapıların yeniden inşası için başta İslam Kalkınma Bankası olmak üzere uluslararası finans kuruluşlarının katkı sağlayacağı bir fon oluşturulması; tarımın, sanayinin ve enerji üretiminin yeniden etkinleştirilmesi;
8. Bölgeye ve dünyaya açık yeni bir dış politika: Yeni yönetimin yurt içinde, bölgede ve dünyada barış ve istikrara katkı sağlayacağı mesajını dış misyonlar aracılığıyla tüm ülkelere aktarmak; İsrail’in Suriye’deki boşluktan faydalanmasını engellemek için bölge ülkeleri, Arap Birliği ve İslam İşbirliği Teşkilatı ile acil temaslar kurulması ve Gazze’deki soykırıma karşı net bir tavır alınması; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne ve Birleşmiş Milletler İsrail Genel Sekreteri’ne, Kuneytra bölgesindeki işgal altındaki toprakları terk etmesi ve 1967 ateşkesi sınırları içerisinde geri çekilmesi çağrısında bulunun;
Suriye’nin toprak bütünlüğünde barış ve istikrarın sağlanması her zaman Türkiye’nin temel stratejik önceliği olmuştur. Bugün yukarıda saydığım konulara en büyük katkıyı yapabilecek ülke Türkiye’dir. Dost, komşu ve kardeş Suriye’nin bu geçiş sürecini en kısa sürede ve en olumlu şekilde tamamlayabilmesi için Türkiye’nin tüm kurumlarına destek vermesi tarihi bir görev ve stratejik bir yükümlülüktür.”